26 Kasım 2015 Perşembe

Asla Kendini Hafife Alma!



 Bugün sizinle biraz sohbet etmek, içimdekileri dökmek, dertleşmek istedim.     Daha önemlisi tecrübeyle test ettiğim bir tavsiye vermek istedim. 
 Bazen sizin de karşınıza çıkmıştır; kendi mutsuz olduğu için çevresini mutsuz eden, yaydığı kötü enerjiyle sizin de enerjinizi emen insanlar. İtiraf edeyim bazen ben de o sinir bozucu insanlardan oluyorum.. Bunu en yakınımdakiler iyi bilirler... Umutsuz, mutsuz bir buse insanlığın başına gelmiş en fena şey olabilir bence... (Gülüşüm hediyem olsun der gibi oldu ama neyse☺️) 
  Bu durum bu aralar biraz farklı.. Son dönemlerde hayatımdaki değişiklik ile yeni bir ortama girdim, yeni insanlar tanıdım... Ama en önemlisi kendimi tanıdım! 
  Evet, kendimi tanıdım ve tanıdığım buseyi giderek daha çok sevmeye başladım... Meğer ben kendimi hiç tanımıyor, potansiyelimi bilmiyor ve bu yüzden mutsuz oluyormuşum. 
  Aman bu da ne yaptı da böyle abartıyor diye düşünenlere diyecek bir şeyim yok tabi ama ne yaptığımı söyleyeyim; sadece kendimle tanıştım. 
  Okul yılları insanın en güzel zamanlarıymış gerçekten... O yılları güzel yapan en kaygısız en az sorumluluk hissettiğiniz zamanlar olmasıymış..  (Aman allahım başıma kadar klişeye battım şu an) 
  Ama iş hayatına başlayınca durumlar pek öyle olmuyormuş.Devamsızlık hakkınız yok, 'hoca bana taktı' deyip umursamamazlık yapamıyorsunuz, 'salla ya bunun bütü var yazokulu var' diyemiyorsunuz... İşte öyle de böyle yani. Ama bence kesinlikle kendinizi yeniden tanıyıp, anlayacağınız yeni bir dünya iş hayatı...yani okul süper, iş kaka diyenlerden değilim. Şimdi muhtemelen 'daha yolun başındasın heveslisin, çok değil bi beş yıl sonra görürüm ben seni!' diyenler olacak biliyorum. Çünkü her gün duyuyorum bunları. 
  Çok garip bir milletiz hakikaten.. sadece sorumluluk duygusuyla işini iyi yapma isteğini bir heves olarak görmek, görev bilinciyle hareket edene enayi demek dünya üzerinde bir bizde var galiba...
Yirmi yıldır bir masanın başını beklemek nasıl bir duygu bilmiyorum ama yirmi yıl boyunca kendini o rutinde eritip bitirmemek senin elinde onu biliyorum..    
    Hiçbir şey yapmadan makam, mevki, para, itibar, tüm bunların altın tepside önüne sunulmasını isteyen insanların onları elde edemeyince kedi ciğer hesabı mundar demelerini, "bak sen daha yolun başındasın aman dikkat et, insanlar çıkarcı" diyenlerin iş kendi çıkarları olunca nasıl değiştiklerini görmek için altmış yaşında olmana gerek yok tabii ki... Normal bir zeka seviyesindeki her beyin için kolay anlaşılır bir şey bunlar...    
Tüm bunların içinde annemin bir sözü daha çok önem kazanıyor..."Sen doğru olursan yolun düz olur!"
  Kim ne derse desin siz doğru bildiğinizi yaptıktan sonra, işinizi en iyi olarak yapmaya çalıştıktan sonra her şey bir anda yoluna girebiliyor. 
 
Ve öyle gelişmeler oluyor ki size kendinizi daha iyi hissettiriyor, bazen öyle şeyler yaptırıyor ki size kendinize inanamıyorsunuz, 'vay be ben neymişim!' diyorsunuz...

Çok mu megaloman ya da Pollyanna oldum bilmiyorum ama sadece kendimle tanışmanın mutluluğu bence...  

Tabii ki olumsuzluklar, zorluklar olacak , her şey bizim için ama denemeden bilemiyorsunuz gerçekten.
 
   İnsanın içindeki potansiyel doğru zamanda çıkarılmayı bekliyor sanki. Ben yapamam, ben neyim ki, daha olmadım diyerek bir adım öteye gidemiyorsunuz.
 
Ne zaman ki kendinize güvenip elinizi taşın altına koyma cesaretini gösteriyorsunuz o zaman sahip olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kandaymış fark ediyorsunuz.:)

  Sonuç olarak aynada her gün görüp alıştığınız insana bakışınız çok önemli. Onun sizin bile bilmediğiniz birçok becerisi olabilir. Yeter ki fırsat verilsin, yeter ki o fırsatı yaratın kendinize...
Kendinizi tanıyıp, kabul edip, mutlu olabildiğiniz günleriniz olsun... 
                         
                                               Busi








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder