2 Mart 2016 Çarşamba

Dört Yılda Bir Gibisin

 
Baharın müjdeleyicisi ilk günleri yaşarken, yılın en kısa ayını da taze bitirdik.
Ben de bugün ilkini Ocak ayında yazdığım aylık yazılarımın ikincisini yazayım, Şubat nasıl geçti paylaşayım istedim.
 
Bu ayın en aklımda kalan anları kuşkusuz ki Ilgaz'da geçirdiğimiz hafta sonuna ait.
Can dostlarım ve en sevdiğimle geçirdiğimiz harika bir hafta sonu oldu.
Başlangıçta epey zorlu olsa da tatilin son günü bayağı kaymayı başarmış olmanın da mutluluğuyla epey gaza geldim, tadı damağımda kaldı:)
(Bahar geldiğine göre, bu burada dursun özledikçe bakarız☺️)

Ilgaz'ın harika havası, beyazın en güzel haliyle manzarası, 90'lardan kalma otelimiz dahil her şey çok keyifliydi.
Yoğun tempomuza çok güzel bir mola oldu.
Tabii her güzel şeyin sonu olduğu gibi kısa tatilin sonunda Ankara'ya dönüp kaldığımız yerden devam ettik.
Sonrası benim için dersler ve iş arasında gitti geldi.
Şubatın sonuna doğru ise uzun ve dolu dolu bir ömrün hayata vedasını yaşadık...
ve bir kez daha öğrendim ki; insan biriktirmek en önemlisi şu hayatta...
Gerisi hakikaten boş, tamam hedeflerimiz, planlarımız ve beklentilerimiz her daim olmalı.
Bizi hayata tutmak, yaşadığımız anları anlamlı kılmak için.
Ama ömrün sonuna geldiğinizde arkanızdan güzel anılarla, güzelliklerle anılmak, 
hayatlarına girdiğiniz insanlarda güzel izler bırakabilmek çok ama çok değerli..
Tekrar gördüm...
 
Şubat Ayı'nda yine bir yazarla tanıştım ve yine şimdiye kadar tanımamış olmama üzüldüm:
Haruki Murakami...
Son dönemlerde ismi, kitapları çok popüler olsa da önyargılı davranmamanızı ve Murakami'ye yaklaşmanızı şiddetle tavsiye ederim.
Ben Patti Smith'in 'M Treni'ninden sonra kafaya koymuştum.
 Elimdeki kitap da bitince hemen 'Kadınsız Erkekleri'ne başladım.
Murakami ile ilgili yazıyı birkaç kitabını daha okuduktan sonra detaylı olarak yazmak istiyorum.
 
Şubat ayında Ayı'nda Emir sayesinde keşfettiğim harika bir yer var ki onunla da ilgili detaylı bir yazı gelecek:)
Şu kadar ipucu vereyim sanayi diyorum, yemek diyorum, susuyorum:)
 
Şubat'ta kafamı boşaltmak istediğim zamanlarda çare hep New Girl oldu:)
Eğlenceli vakit geçirmek, sizi rahatlatacak bir şeyler izlemek ve gülmek istiyorsanız tavsiye ederim;)
HIMYM Lily'den sonra favori kadın komedi dizi oyuncum 'Jess' karakterinde, 500 Days of Summer'dan tanıdığımız  (Zooey Deschanel) oldu.
 
Dört yılda bir kavuşabildiğimiz, Şubat ayının 29. günü sayesinde bir şey fark ettim ki;
özel günlerin ticarileşmesi kervanına şimdiye kadar katılmamış olmasına şaştığım 'şubat 29' da katıldı, hayırlı olsun.
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama; bu güne özel tasarlanan çikolatalar, hediyeler yapılmış.
Yani seremoniler ile kutlanan, sonrasında bu kutlamaların maddiyata dönüştüğü ve en nihayetinde kendi bizzat madde halini almış bir günümüz daha oluyor gibi!
 
Her neyse, öyle ya da böyle fazladan bir günümüzü de yaşayıp Şubat'ı bitirdiğimize göre, kah yağmurlu kah güneşli bahara merhaba diyebiliriz.
 
Umarım sizin için de güzel bir ay olmuştur.
Ve güzel günlerin sizi bekliyor olmasını diliyorum:)
 
Busi
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder